Çoklu krizler çağında olduğumuzu vurgulayan Ayşe Zarakol yeni düzensiz dönemi anlattı: Gençler değiştirecek

  • Prof. Dr. Ayşe Zarakol, 2023 yılı Koç Üniversitesi Rahmi Koç bilim madalyasının sahibi oldu. O, Batı merkezli tarih anlayışını değiştirmeye soyunan bir bilim kadını. 
  • Zarakol, “Yeni düzensizlik dönemi sanılandan uzun sürecek. Önce bunu bilmeli, kabullenmeli ve adımlarımızı buna göre atmalıyız. Bunu değiştirecek olanlar ise gençler” diyor.

Geçmişi yüzyıllara dayanan Batı merkezli tarih anlayışını değiştirmek hiç de kolay değildir. İşte genç bir bilim kadını, Prof. Dr. Ayşe Zarakol bu işe soyundu ve uluslararası ses getiren, kabul gören araştırmalara imza attı.  Zarakol bu çalışmalarıyla önceki gün 2023 Koç Üniversitesi Rahmi Koç Bilim Madalyası’nın sahibi oldu. Zarakol’a ödülü, Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Sitti, Koç Grubu Onursal Başkanı Rahmi Koç tarafından verildi. 

Zarakol törende yaptığı konuşmada “Uluslararası ilişkiler tarihi hep Avrupa merkezli ve 17. yüzyıldan başlatılarak anlatılıyor. Bu neden Batı merkezli olsun ki dedim ve bunun ötesine geçmeye başladım. Batı merkezli tarih anlayışını değiştirmemiz gerek. Tarihin iniş çıkışlarını sadece bu eksenden görürsek geleceği doğru anlayamayız. Asya’dan çıkan, Doğu’dan çıkan uluslararası düzenlerin Batı’yı nasıl etkilediğini gösteriyorum kitabımda. Bu yüzden uluslararası ilişkiler tarihini 13. yüzyıldan ve Doğu’dan başlattım. Burada Cengiz Han tarafından kurulan Moğol İmparatorluğu’nun Asya ya da Doğu tarihinde, Roma İmparatorluğu Avrupa tarihinde nasıl bir rol oynamışsa öyle bir rol oynadığını söylüyorum. Birleştirici bir ortak payda sağlayan bir deneyim buranın halkları için” dedi.

‘UZUN DÜZENSİZLİK OLABİLİR’

Prof. Dr. Ayşe Zarakol ile bir söyleşi yaptım. İşte hepimizi ilgilendiren sorular ve verdiği yanıtları: 

  • Bir yanda otoriterleşme ve demokrasilerin kan kaybı öte yandan savaşlar, ekonomik çalkantılar, göçler… Siz dünya düzenlerinin tarihini karşılaştırmalı bakış açısıyla inceleyen bir bilim insanısınız. Günümüze baktığımızda nereye doğru gidiyoruz? Ne dersiniz? 

Kimilerine göre  geçiş döneminin içindeyiz. Bu tabii ihtimallerden biri ama başka bir ihtimal daha var. O da daha çok uzun süre düzensiz bir dönemin içinde olacağımız üzerine. British Academy’den hibe fon aldığım bir çalışmam var. Düzensizlik çalışması. Bu çalışmaya bakarak söylüyorum bunu. Çok güveniyoruz,  “biraz çalkantı olur sonra taşlar yerine oturur” diye. Evet  19. yüzyılda 20. yüzyılda öyle olmuş; Batı’nın kurduğu düzen bazı sıkıntılar çekip sonra büyümeye devam etmiş. O  yüzden düzensizliği kısa dönem bir şey gibi düşünüyoruz. Ama uzun süren düzensizlik de olabilir. Tıpkı 17. yüzyılda olduğu gibi. Çünkü çoklu krizler dönemindeyiz. Sadece savaşlar, sadece ABD-Çin arasındaki çekişme olsa, bunlar bize daha tanıdık şeyler. Ama bir taraftan onun üzerine iklim değişikliği ekleniyor, yapay zekâ teknolojinin dönüştürücülüğü, finansal krizler, göçler…  O kadar üst üste gelen krizler var ki herhangi bir tanesi herhangi bir zamanda zaten baş etmesi güç krizler iken hepsi üst üste yığılıyor. O yüzden uzun süre düzensiz kalma olasılığı var ne yazık ki . O da korkutucu bir şey tabii. 

‘DALGALANMALAR OLACAK’

  • Peki düzensizlik durumu neleri besleyecek? Bizleri neler bekliyor? 

Otoriterleşmeyi besliyor tabii. Çünkü belirsizlik zamanında insanlarda  “çözüm öneriyor gibi duran” liderleri takip etme içgüdüsü gibi bir şey var. Bunu dünya genelinde de bir eğilim olarak görüyoruz zaten. Sadece Doğu’ya has değil Batı’da da var. Ama o da çok kalıcı bir durum olmayabilir çünkü peki ya sorunlar çözülecek gibi olmadığında ne olacak? 

Ya da  genel belirsizliğin piyasalara etkisi? Sonuçta modernite ya da kapitalizm dediğimiz şey, tahmin edilebilirlik yani bazı şeylerin tahmin edilebilir olması ve stabil kalması üzerinden yürüyor. Hava , iklim gibi unsurlar bile bunu içinde.  Ama tahmin edilemezlik arttıkça dünyada bir sürü alıştığımız şey de değişiyor ve değişecek. Buna dalgalanmalar diyoruz. 

  • Böyle durumlarda ne yapmamız gerek? Ülkeler ve bireyler olarak?

O belirsizliğe biraz alışmamız gerekiyor. Her şeyin normale döneceği ya da düzen kurulacağı fikrine çok kapılmamak gerekiyor.  Belirsizlikte acaba ne yapabiliriz? Manevra yapabilir miyiz? Buna bakılmalı. Aslında Türkiye’nin bu konuda avantajı var. Çünkü zaten onunla yaşamaya alışığız. O, çok düzene alışmış ülkelerden daha avantajlıyız. Yeni düzensiz dönem çok uzun sürebilir ve bunu bilerek hareket etmeliyiz. Sistemsizliğe doğru gidiyoruz ve yeni sistem bu olabilir. 

(Yüzak ve Zarakol)

‘GENÇLERDE UMUT AZALDI’

  • Ve nasıl bir Türkiye? Demokrasiden hızla uzaklaşıyoruz. Bu düzensiz ve belirsiz  yeni dünya döneminin içinde bizi ne bekliyor?

Türkiye de bunun bir parçası. Belki biz bu kavise biraz daha erken girdik. Sorun şu: Her şey kısa dönem planlarla gidiyor. Bu kısa dönemde avantaj olabilir ama uzun dönemde dezavantaj. Çünkü bu belirsizlikte bile uzun vadeli planlama yapmaya gerek duyan ve bunu yapan ülkeler var. Ne yazık ki bu durumun yakın zamanda Türkiye’de değişeceğini düşünmüyorum. 

  • Gençliği parlak bir gelecek beklemiyor yani…

Gençlik… Türkiye’de hatta Avrupa’da da sorun bu. Gençlerde geleceğe dair umut azaldı. 20. yüzyıla bakıyorum orada hangi ideoloji olursa olsun, sağ, sol, komünizm, pozitif vizyon vardı geleceğe ilişkin. Şu anda vizyon vaat eden ideoloji bile yok.  Genelde her şey, bir şeye karşı, bir şeyi yok etme üzerine. Ama şurası da bir gerçek ki bu belirsizlik döneminden çıkmak için bir pozitif vizyon şart. Biz eski kuşaklar olarak bu vizyonu üretemiyoruz, gençler de henüz üretemiyor. Ben bunu İngiltere’deki öğrencilerimde de görüp üzülüyorum. Her şeye eleştirel bakabiliyorlar. Bu belki iyi ama yerine koyacak bir şey bulamıyorlar. Bu düzeni değiştirelim ama yerine ne koyalım? O sorunun yanıtını bulduğumuz zaman zaten bir şeyler de değişmeye başlayacak. Yani umut ışığı gençlerde…

ULUSLARARASI ARAŞTIRMALARI BULUNUYOR

2013 yılından bu yana Cambridge Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü ve Emmanuel College’da siyaset bilimi araştırmacısı olarak görev yapan Prof. Zarakol Doğu-Batı ilişkilerini tarih sosyoloji ve uluslararası ilişkiler üçgeninde inceleyen bir isim. Bunun yanı sıra dünya düzenlerinin tarihini, modernite ve egemenlik konuları üzerine de çalışıyor. Uluslararası karşılaştırmalı bakış açısıyla Türkiye siyaseti konularına odaklandığı araştırmaları da bulunuyor. ‘Yenilgiden Sonra Doğu, Batı ile Yaşamayı Nasıl Öğrendi’ After Defeat-How to East Learned to Live with the West) kitabı yıllar önce Koç Üniversitesi Yayınları’nca Türkçeye çevrilerek yayımlanmıştı. Bu kitapta Türkiye-Rusya ve Japonya’nın, dillerinden inançlarına birbirinden farklı bu üç ülkenin benzer saplantılarla boğuşmasından bahsediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir