“`html
Merkez Bankası Başkanı’ndan Enflasyon Stratejisi Açıklaması
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, talep dinamiklerinin dezenflasyon sürecini engellemesine asla izin vermeyeceklerini ifade ederek, “Yıl sonunda belirlediğimiz yüzde 24 enflasyon hedefimize ulaşmak adına gereken tüm adımları atacacağız” dedi.
Karahan, ABD’de gerçekleştirdiği görüşmeler sırasında Anadolu Ajansı’nın (AA) New York Ofisini ziyareti sırasında güncel konulara dair soruları yanıtladı.
Burada enflasyondaki son düşüşleri değerlendiren Karahan, bu gerilemenin yalnızca baz etkilerinden değil, aynı zamanda sıkı para politikasının da etkisiyle ana eğilimdeki azalmadan kaynaklandığını aktardı.
Yılın geri kalan kısmında enflasyondaki düşüşü sürdüreceklerini belirten Karahan, “Yüzde 24 olan yıl sonu enflasyon hedefimize ulaşmak için elden geleni yapacağız.” dedi.
Kısa süreli sıkı para politikası duruşlarını devam ettireceklerini vurgulayan Karahan, enflasyondaki gerilemenin sürmesi için talep seviyelerinin dezenflasyonist düzeylerde kalmasının kritik olduğunu dile getirdi.
“Talep koşullarının dezenflasyon sürecimizi bozmasına asla izin vermeyeceğiz.” diyen Karahan, bireysel kur korumalı mevduat hesaplarından Türk lirasına geçişin dövizle karşılaştırıldığında daha etkin olduğuna dikkat çekti.
TCMB Başkanı, gelecek süreçte politika faizini belirlerken önceliklerin dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlamak olacağını belirtirken, “Enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana dek sıkı para politikası yaklaşımımızı koruyacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Karahan’ın enflasyonla mücadele, para ve faiz politikaları, kur korumalı mevduat hesapları ve döviz kredileri hakkında verdiği yanıtlar ise şunlardı:
SORU: Ocak ayında yüksek gelen enflasyon verisinin ardından şubat ayında bir düşüş yaşandı. Önümüzdeki dönemde bu verileri nasıl yorumlamalıyız?
CEVAP: Yıllık enflasyon, Mayıs 2024’teki zirve seviyesinden gerilemeye başladı. Dezenflasyon sürecinin başlarında görülen düşüşün büyük bir kısmı, 2023 yazında yaşanan olayların yarattığı baz etkisinden kaynaklanıyordu. Bu dönemde, politika faizine dair beklentileri daha doğru yönlendirmek amacıyla aylık fiyat gelişmelerine önem verdik. Şu anki veriler, enflasyondaki düşüşün baz etkilerinden ziyade sıkı para politikasının sonuçlarıyla ilişkili olduğunu gösteriyor. Yılın geri kalanında da bu ana eğilimdeki iyileşmelerin etkisi sürecek. Ayrıca, mevsimselliği yakalayamadığımız dönemlerdeki baz etkilerinin de etkilerini göz önünde bulundurup öncelikle geçen yılın aynı dönemi ile kıyaslamak daha sağlıklı olacaktır.
Şubat ayında yapılan incelemelerde mevsimsellikten arındırılmış B endeksi, 2024 yılında yüzde 4,3 iken 2025 yılında yüzde 2,8’e, C endeksi ise yüzde 3,7’den yüzde 2,4’e geriledi. Bilindiği üzere bu iki endeks, ocak, şubat ve temmuz dönemlerinde geçici faktörlerden dolayı yükseliyor. Bu zaman diliminde medyan ve SATRIM dağılımına bağlı göstergeler, enflasyon trendi hakkında daha net bilgiler verebilir. Medyan fiyat artış oranları, geçen yıl ocak-şubat döneminde ortalama yüzde 4,7 iken bu yıl aynı dönemde yüzde 2,1’e düştü. SATRIM’da da benzer bir düşüş gözlemlendi. Tüm bu verileri değerlendirdiğimizde, aylık ana eğilimde geçen yıl ile karşılaştırıldığında B ve C endekslerinde üçte bir, medyan ve SATRIM’de ise yüzde 50’ye varan bir azalma söz konusu.
“Hedefe ulaşmak için çaba göstereceğiz”
Enflasyonun detaylarını anlamak için alt kalemlerine de bakmak gerekiyor. Yıllık enflasyon bağlamında mal fiyatları düşük seyretmeye devam ederken, hizmet tarafında mevcut katılıkların kırıldığını ancak seviye açısından hala yüksek olduğunu görmekteyiz. Kira ve eğitim gibi zamanla fiyat belirlemeleri yapan kalemlerde yüksek oranlar sürmekte. Yıllık kira artışı, geçtiğimiz yılın şubat ayında yüzde 121 iken bu yıl yüzde 97 seviyelerine indi. Bu kalemlerde durum hem yüksek hem de dezenflasyon hızı düşük. Eğitim sektöründe de benzer sınırlı iyileşmeler yaşanmakta.
Diğer yandan, hizmet grubu içerisinde para politikasına duyarlı kalemlerde önemli iyileşmeler gözlemleniyor. Örneğin, lokanta ve otel enflasyonu yüzde 95’ten yüzde 46’ya geriledi. Bu durum, sıkı para politikalarının bu tür hizmet enflasyonunu düşürme konusunda etkili olduğunu göstermekte.
Yüzde 24 olan yıl sonu enflasyon hedefimize ulaşmak için gerekli tüm tedbirleri almayı sürdüreceğiz. Sıkı para politikası ile enflasyonu hedeflerimiz doğrultusunda aşağıya çekmeye devam edeceğiz.
SORU: Geçen yılın dördüncü çeyreğinde güçlü bir talep gözlemlendi. Bu veri enflasyon görünümünü nasıl etkiliyor?
CEVAP: Dördüncü çeyrek dışındaki milli gelir verileri açıklanmadı ancak kartla harcamalar, kredi büyümesi ve perakende satış gibi veriler talep durumunun dirençli olduğunu gösteriyor. Şubat sonundaki büyüme verileri, tahminlerimizin üzerinde bir talep olduğunu ortaya koydu. Son PPK karar metninde de bu konuya dikkat çekmiştik. Enflasyondaki düşüşün devam etmesi için talebin dezenflasyonist düzeylerde kalması son derece önemlidir. İlk çeyrek verilerine baktığımızda, perakende satışlar ocak ayında güçlü seyrederken, taşıt ticareti ile toptan satışlar geriledi. Kredi büyümesi ise önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir seyir izliyor. Ocak ve şubat aylarındaki kartlı harcama verileri, daha zayıf bir durumda ilerliyor.
İlk çeyrek göstergeleri belirsizlik taşısa da, tüketici harcamalarının önceki çeyrekteki artışın ardından daha ılımlı seyrettiği izlenimi vermektedir. İlk çeyrek verilerinin toplanmasıyla bu durumu değerlendirmeye devam edeceğiz. Talep koşullarının dezenflasyon sürecimizi tehdit etmesine imkan vermeyeceğiz.
SORU: Ocak ayında cari açıkta artış kaydedildi. Para politikası raporlarınızda Türk lirasında reel değerlenme ifadesi sık sık yer almakta. 2025 için Türk lirasında reel değerlenme ve cari açık tahminlerinizi paylaşır mısınız?
CEVAP: Cari işlem açığına baktığımızda, milli gelire oranı sıkılaştırma öncesi yüzde 5’ten 2024 sonuna gelindiğinde yüzde 0,8’e düştüğünü görüyoruz. Son 20 yıllık dönemde cari açığın milli gelire oranı ortalama yüzde 3,7 iken, yüzde 0,8 rakamı tarihi ortalamalara göre oldukça düşük. Yakın dönem verileri ise 2025 yılında cari işlem açığında bir artış olacağını gösteriyor.
2025 yılı içerisindeki cari dengeye etki eden faktörlere bakıldığında küresel ticaret konusundaki belirsizlikler ve ihracat kaynaklı risklerin ön plana çıktığını görmekteyiz. Tüketim malları ithalatındaki artış da dikkate değer. Ancak 2025 yılında cari açığın milli gelire oranının, 2024’ten yüksek olmasına rağmen uzun dönem ortalamalarının altında kalmasını bekliyoruz.
Reel değerlenme açısından, uyguladığımız para politikası Türk lirasında reel değerliliğe odaklanmadı. Döviz kurlarının seviyesine veya değişimine dair herhangi bir hedefimiz mevcut değil. Para politikasında sergilediğimiz kararlı duruş, Türk lirasına olan ilgiyi artırmaktadır. Bu durum doğal olarak rezervlerin artışıyla birlikte kurda reel değerlenmeyi de beraberinde getiriyor.
Yakın dönemdeki durumu değerlendirmek adına yurtiçi yatırımcıların tercihlerini gözlemlemek faydalı olacaktır. Son zamanlarda Türk lirası mevduat faizlerinde bir düşüş ve Türk lirası mevduat ile para piyasası fonlarının vergi oranlarında artış görüldü. Kur Korumalı Mevduat hesabından (KKM) çıkışı hızlandıracak adımlar atılmıştır. Aralık 2024’te KKM hesaplarının getiri oranlarını azaltan düzenlemeler yapılmış, ocak ayında uzun vadeli KKM hesapları kaldırılmış ve son olarak tüzel kişilerin KKM hesap açma ve yenileme işlemleri sonlandırılmıştır. Tüm bu gelişmelere rağmen, Türk lirasına olan ilginin sürdüğü gözlemleniyor. Bireysel KKM hesaplarında ise ocak ayında dövize geçiş oranı yüzde 10, Türk lirasında kalma oranı ise yüzde 25 iken, şubat ayında bu oranlarda küçük bir değişiklik yaşandı; dövize geçiş oranı yüzde 12, Türk lirasında kalma oranı ise yüzde 23 düzeyine indi. Tüm bu veriler, vadesi dolan KKM hesaplarından Türk lirasına yönelimin dövizle karşılaştırıldığında daha yüksek olduğunu göstermektedir.
“Sıkı para politikası duruşumuzu koruyacağız”
Bir kez daha hatırlatmak isterim ki, poliçemizi belirlerken önceliğimiz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlamak olacaktır. Enflasyonda kalıcı bir düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası modelimizi sürdüreceğiz. Para politikası konusunda aldığımız kararlı duruş, Türk lirasına olan ilgiyi de destekleyecektir.
SORU: Ocak ayında yabancı para kredilerinin büyüme sınırını yüzde 1’e indirmiştiniz. Şubat başında bu sınır yüzde 0,5’e düşürülüp istisna kapsamı daraltıldı. Bu kararın sebebi nedir? Yeni düzenleme ile yabancı para kredilerinde beklenen yavaşlamayı sağladınız mı?
CEVAP: Sıkı para politikası, hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı olmakta ancak döviz kurundaki istikrar, yabancı para kredilerine olan talebin görece düşük maliyetli hale gelmesine neden oluyor. 2023 yıl sonunda reel sektör, bu yöntemle yaklaşık 50 milyar dolarlık finansman sağladı. Bu güçlü kredi artışı, parasal genişleme ve reel sektörün döviz pozisyonundaki riskler yaratıyor. Yabancı para kredilerindeki artış, finansal sistemde döviz likiditesine olan talebi de artırmakta. Özellikle son dönemde bu durum, Döviz Tevdiat Hesabı (DTH) faizlerinin artmasına ve mevduat dolarizasyonu riskinin yükselmesine sebep oldu. Ocak ayında YP kredi büyüme sınırını daralttık; ancak ilk çeyrekte YP kredi artışı devam etti ve çoğu büyük sınırdan muaf kalemlerden oluştu. Bu doğrultuda hem muafiyet alanlarını hem de YP kredilerinin büyüme sınırını daraltma kararı aldık.
Yeni düzenlemenin etkilerinin henüz netleşmediğini söylemek için erken. Ancak bu değişikliklerin parasal aktarım mekanizmasını kuvvetlendireceği ve makro finansal istikrar üzerindeki riskleri azaltacağı düşünülmektedir.
“`
More Stories
Silivri Belediyesi’nden Ramazan Denetimleri
ATM’de yeni kural… Para çekmek için zorunlu olacak
CW Enerji, 1250 Ziyaretçi Ağırladı